Türkiye, kamunun en hassas sistemlerine kadar sızan ve organize bir şekilde sahte diploma, sahte elektronik imza üreten bir suç ağıyla sarsılıyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü ve sanık sayısının 199’a ulaştığı dev soruşturmaya rağmen, yeni şebekelerin korkusuzca “E-Devlet onaylı” diploma satmaya devam ettiği ortaya çıktı. Halk TV‘nin ulaştığı bir şebeke üyesi, Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden Hacettepe ve İstanbul Üniversitesi’nin sistemlerine dahi erişebildiklerini iddia etti.
Depremzedelerin Kayıtlarını Silip Yerlerine Başkalarını Yazmışlar
Mayıs ayında açılan ilk davayla patlak veren skandal, devletin dijital altyapısındaki korkunç zafiyeti gözler önüne serdi. İddianameye göre şebeke, temin ettikleri sahte e-imzalarla kamu kurumlarının sistemlerine sızarak üniversite diplomasından sürücü belgesine kadar birçok resmi belge düzenledi. Şebekenin, 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden bazı öğrencilerin kayıtlarını silip yerlerine başka kişileri kaydettikleri iddiası ise vicdanları yaraladı.
Operasyonlara Rağmen Satış Tam Gaz Devam Ediyor
Yargı süreci devam ederken, Halk TV muhabirlerinin diploma almak isteyen bir müşteri gibi ulaştığı başka bir şebeke, faaliyetlerine pervasızca devam ettiklerini kanıtladı. Şebeke üyesi, polisin operasyonlarından çekinmediklerini belirterek, sattıkları tüm diplomaların ıslak imzalı, noter onaylı ve en önemlisi e-Devlet, YÖKSİS, MEB ve ÖSYM sistemlerine işlenmiş olduğunu savundu.
Görüşme sırasında muhabire çok sayıda sahte diploma örneği ve e-Devlet sorgu ekran görüntüsü gönderen şebeke üyesi, sistemlerinin nasıl işlediğini şöyle anlattı: “Her işlem başında bize bir kimlik fotoğrafı iletiliyor. Ödemeleri kendi hesaplarımız üzerinden alıyoruz. Daha önce yaptığımız işlemlerde hiçbir sorun yaşanmadı.”
Şebeke, sadece lisans değil, yüksek lisans diploması bile sağlayabildiklerini, Hacettepe ve İstanbul Üniversitesi gibi kurumların sistemlerine erişimlerinin olduğunu iddia ederek bu iddialarını desteklemek için belgeler paylaştı.
Ankara’daki soruşturma ve Halk TV’nin ortaya çıkardığı bu yeni şebeke, basit bir sahtecilik olayının çok ötesinde, devletin en temel kurumlarının nasıl bir çürüme ve güvenlik zafiyetiyle karşı karşıya olduğunu gözler önüne seriyor. Bu şebekelerin bu kadar pervasızca ‘e-Devlet onaylı’ hizmet satabilmesi, sistemin içinde bir yerlerde, belki de birden çok yerde, ya büyük bir ihmal ya da organize bir suç ortaklığı olduğunu gösteriyor. Bu, sadece birkaç hacker’ın işi olamaz; bu, devletin dijital kalesinin kapılarının içeriden açıldığına işaret ediyor. Asıl tehlike, sadece sahte bir belgenin yaratılması değil; liyakatin, eğitimin ve yıllarca verilen emeğin bir gecede satın alınabilen bir meta haline gelmesidir. Bu durum, sisteme ve adalete olan güveni temelden sarsarken, ‘devletin dijital hafızası’ olan e-Devlet’in güvenilirliğini de sorgulanır hale getiriyor. Bu skandal, Türkiye’nin sadece bir sahtecilikle değil, bir sistem kriziyle yüzleştiğinin en acı kanıtı.