MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli‘nin 22 Ekim 2024 tarihinde yaptığı ve terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a yönelik “umut hakkı” kapısını aralayan açıklamalarıyla başlayan tartışmalı süreç, terör örgütü PKK’nın cüretkar açıklamalarına zemin hazırladı. PKK’nın yönetici kadrosundan Mustafa Karasu, Bahçeli’ye “verdiği sözü tutması” yönünde çağrı yaparak, iktidarın başlattığı bu yeni diyalog ortamını kendi lehlerine kullanmaya çalıştıklarını gözler önüne serdi.
Bu açıklama, PKK’nın 11 Temmuz’da silahlarını sembolik olarak yaktığını duyurmasının ve dün (5 Ağustos) Meclis’te kurulan komisyonun ilk toplantısını yapmasının hemen ardından geldi.
Karasu: “Bahçeli Sözünün Üzerinde Durmalı”
Terör örgütü yöneticisi Mustafa Karasu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 10 yıldır hatırlattığı “Umut Hakkı” konusunda Türk devletinin adım atmamasını eleştirirken, hedefine doğrudan Devlet Bahçeli’yi koydu. Karasu, Bahçeli’nin Meclis’teki konuşmasını hatırlatarak şunları söyledi:
“Devlet Bahçeli açıkça şunu söyledi: ‘Örgütünü feshetsin, silahlı mücadeleden vazgeçsin, Umut Hakkı pratikleşsin’ dedi. Hatta ‘Gelsin, mecliste konuşsun’ dedi… O zaman Devlet Bahçeli’nin sözünün üzerinde durması gerekiyor.”
“O Açıklamayı Erdoğan’la Anlaşarak Yaptı”
Karasu, bu çağrının sadece Bahçeli’nin kişisel bir çıkışı olmadığını, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ortak bir karar olduğunu iddia ederek tüm iktidar bloğunu bağlayıcı bir hamle olarak niteledi. PKK yöneticisi, “Bu sadece Devlet Bahçeli’nin verdiği bir söz değildir. Devlet Bahçeli o açıklamayı Erdoğan’la anlaşarak yaptı. Yani mevcut iktidarı oluşturan ittifakın ortak görüşüdür. O zaman, şu anda devleti yöneten bu iktidarın, Umut Hakkı konusunda gerekeni yerine getirmesi gerekiyor,” diyerek taleplerini doğrudan hükümete yöneltti.
Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te başlattığı ve ‘yeni bir açılım mı?’ sorularına neden olan süreç, en korkulan sonuçlarından birini vermeye başladı: Terör örgütü PKK, kendisini meşru bir muhatap olarak görerek Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasetçilerine ‘sözünü tut’ diyecek cüreti kendinde buluyor. Yıllarca ‘Çözüm Süreci’ne en sert muhalefeti yapan, iktidarı terörle masaya oturmakla suçlayan MHP liderinin, bugün terör örgütü tarafından ‘verdiği sözün arkasında durması gereken kişi’ olarak işaret edilmesi, Türk siyasetinin yaşadığı en büyük ironilerden ve güvenlik zafiyetlerinden biridir. Mustafa Karasu’nun açıklamaları, iktidarın attığı adımların terör örgütü tarafından nasıl bir ‘taviz’ ve ‘müzakere’ zemini olarak algılandığının en net kanıtıdır. Bu ‘yeni süreç’, adı ne olursa olsun, terörle mücadelede taviz verilmeyeceği ilkesini temelden sarsmaktadır. Bir terör örgütü yöneticisinin, Türkiye’nin başkentinden siyasi taleplerde bulunabilmesi ve iktidar ortaklarını ‘sözleşmelerine’ sadık kalmaya çağırması, ülkenin getirildiği tehlikeli noktanın özetidir.