Tokat‘ta tam 12 yıl önce, bir belediye çöplüğünde poşet içinde bulunan bir günlük erkek bebek cesediyle ilgili sır perdesi aralandı. Olay tarihinde kimliği tespit edilemeyen bebeğin anne ve babası, Tokat Emniyeti Cinayet Büro Amirliği ekiplerinin yürüttüğü titiz bir çalışma sonucu, 12 yıl sonra DNA testiyle belirlenerek yakalandı.
Temizlik İşçisi Bulmuş, Kimsesizler Mezarlığına Defnedilmişti
Tüyler ürperten olay, 3 Ağustos 2013 tarihinde Tokat’ın Yeniyurt Mahallesi’ndeki belediye çöplüğünde yaşanmıştı. Çöpleri ayrıştıran temizlik işçisi Ömer Ballıca, bir poşetin içinde yeni doğmuş bir erkek bebek cesediyle karşılaşmış ve durumu derhal polise bildirmişti. Sadece bir günlük olduğu anlaşılan ve kimliği meçhul olan bebek, yapılan otopsinin ardından kimsesizler mezarlığına defnedilmişti. Olay, o dönem yürütülen tüm soruşturmalara rağmen aydınlatılamamış ve “faili meçhul” olarak rafa kaldırılmıştı.
Cinayet Büro Ekibi Dosyayı Yeniden Açtı
Yıllar sonra faili meçhul dosyaları yeniden incelemeye alan Tokat Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, 12 yıl önceki bu acı olayın dosyasını raftan indirdi. Yapılan yeni çalışmalar ve değerlendirmeler sonucunda ekipler, bebeğin anne ve babasının, Niksar ilçesinde yaşayan ve olaydan bir süre sonra evlenmiş olan H.K. ve Ç.K. çifti olabileceği ihtimali üzerinde yoğunlaştı.
Harekete geçen ekipler, çifti gözaltına aldı. Şüphelilerden alınan DNA örnekleri, çöplükte bulunan bebekten alınan örneklerle karşılaştırıldı. Yapılan testler sonucunda, H.K. ve Ç.K.’nin, 12 yıl önce ölü bulunan bebeğin biyolojik anne ve babası olduğu kesinleşti. Emniyetteki işlemleri tamamlanan çift, bugün (6 Ağustos) adliyeye sevk edildi.
12 yıl, bir insanın hayatında uzun bir süre. Ama bir cinayetin, özellikle de en savunmasız olan bir günlük bir bebeğin cinayetinin üzerindeki sır perdesini kaldırmak için hiçbir zaman geç değildir. Tokat’taki bu olay, adaletin bazen yavaş işlese de, eninde sonunda tecelli ettiğinin bir kanıtı. Bu dosyanın raftan indirilmesini sağlayan şey, hem Cinayet Büro ekiplerinin inatçı takibi hem de bilimin şüpheye yer bırakmayan gücüdür. DNA teknolojisi, 12 yıl önce kimsesizler mezarlığına defnedilen o isimsiz bebeğe, en azından bir kimlik ve bir hikaye iade etti. Bu davanın hukuki sonucu ne olursa olsun, arkasındaki sosyal trajedi üzerine de düşünmek gerekiyor. Bir anne ve babayı, kendi canlarından olan bir bebeği bir çöp poşetine koymaya iten çaresizlik, korku veya vicdansızlık neydi? Bu olay, sadece bir adli vaka değil, aynı zamanda toplum olarak nerede hata yaptığımızı da sorgulamamız gereken acı bir ayna.