Geçtiğimiz ay Ayasofya Camii‘nde halıyı ateşe vererek yangın çıkaran ve kısa sürede yakalanarak tutuklanan M.G. hakkındaki soruşturma derinleştikçe, olayın ardındaki planlı ve soğukkanlı hazırlık da ortaya çıktı. Saldırganın, yangını başlatmak için caminin kendi kütüphanesinden aldığı bir İncil’in sayfalarını yırttığı, alevleri büyütmek için parfüm kullandığı ve yakalanmamak için kıyafet değiştirerek kaçtığı belirlendi.
Saniye Saniye Güvenlik Kameralarında
Olay, 11 Temmuz gecesi saat 23.50 sıralarında yaşanmıştı. Camiye giren M.G., bir rahlenin arkasına koyduğu kağıtları ateşe vermiş, alevlerin halıya sıçramasıyla küçük çaplı bir yangın çıkmıştı. Cemaatin ve görevlilerin anında müdahalesiyle yangın büyümeden söndürülmüştü. Olayın ardından harekete geçen İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri, yüzlerce saatlik güvenlik kamerası kaydını inceleyerek şüphelinin kimliğini tespit etmiş ve M.G.’yi Kağıthane’deki evinde gözaltına almıştı. Şahıs, 13 Temmuz’da çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı.
Kıyafet Değiştirip Parfümle Alevleri Büyütmüş
Soruşturmada ortaya çıkan yeni detaylar, M.G.’nin eylemini anlık bir öfkeyle değil, önceden planlayarak gerçekleştirdiğini gözler önüne serdi. M.G.’nin olay günü Sultanahmet’e yanında yedek kıyafet ve bir şişe parfümle geldiği anlaşıldı. İfadesine göre, Ayasofya’nın içindeki kütüphaneden bir İncil alan M.G., kitabın sayfalarını yırtarak çakmakla tutuşturdu. Alevlerin daha da büyümesi için üzerine parfüm sıktı. Halının yanmaya başlamasıyla birlikte hızla olay yerinden uzaklaşan şahıs, kalabalığa karışarak izini kaybettirmeye çalıştı. Daha sonra arabasının yanına giderek üzerindeki kıyafetleri değiştirdi ve evine döndü. Polisin evinde yaptığı aramada, olayda kullanılan parfüm şişesi de delil olarak ele geçirildi. Şüphelinin daha önce bir hastanenin psikiyatri servisinde tedavi gördüğü bilgisi de kayıtlara geçti.
Ayasofya’da yaşanan bu çirkin saldırı, failin akli durumu ne olursa olsun, kesinlikle kabul edilemez. Ancak bu olayı sadece ‘bir delinin işi’ diyerek geçiştirmek, büyük resmin en önemli parçasını görmezden gelmektir. Ayasofya, Atatürk’ün vizyonuyla bir müzeye dönüştürülerek insanlığın ortak mirası ve bir barış sembolü haline getirilmişti. Ne zaman ki bu evrensel kimliğinden koparılıp, iç siyasetin ve hamasi nutukların bir malzemesi haline getirildi, işte o zaman bu tür provokasyonlara ve saldırılara açık hale geldi. Kutsal mekanlar, siyasetin arenası yapıldığında, ne yazık ki radikallerin ve dengesiz ruhların hedef tahtasına dönüşür. Saldırganın kütüphaneden bir İncil alıp yakması, bu siyasi iklimin yarattığı nefret ve kutuplaşmanın ne kadar tehlikeli bir noktaya geldiğini gösteriyor. Bu olay, Ayasofya’yı siyasi bir zafer nişanesi olarak görenlere, emanet aldıkları bu eşsiz mirasın sorumluluğunu ve onu ne tür tehlikelere maruz bıraktıklarını hatırlatan acı bir ders niteliğindedir.